22 Eylül 2008 Pazartesi

Öpücük Öyküsü....

> > >>> Adam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını > >>>ziyan ettiği için azarlamıştı. Küçük kız,koskoca bir paket altın yaldızlı > >>>kağıdı,bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı.Yılbaşı sabahı küçük > >>>kızı, paketi getirip:'Bu senin babacığım' dediğinde çok üzüldü. Acaba > >>>gereğinden fazla mi tepki göstermişti kızına. Bir gece evvel yaptığından > >>>utanarak, kutuyu açtı.Fakat kutunun içi bostu.Kızına gene > >>>çıkıştı:'Birisine bir hediye verdiğinde, kutunun içinde bir şey olması > >>>lazım. Bunu da mi bilmiyorsun küçük hanim?..'Küçük kız gözlerinde > >>>yaslarla babasına baktı.'- O kutu bos değil ki baba! İçini öpücüklerle > >>>doldurmuştum!..'Babası o kadar çok üzüldü ki, koştu, kızına sarıldı. > >>>Beraberce ağladılar.Adam o kutuyu ömrünün sonuna kadar sakladı.Ne zaman > >>>keyfi kaçsa, ne zaman morali bozulsa, ne zaman kendini kötü hissetse, > >>>kutuya koşar, içinden minik kızının sevgi ile doldurduğu hayali > >>>öpücüklerinden birini çıkarırdı.Aslında bütün insanlara böyle bir kutu > >>>mutlaka verilmiştir.Zor zamanlarda bu kutuyu çıkarıp içine bakabilmeyi > >>>başarmak,Mutluluğun anahtarlarından biri olsa gerek.' Umarım hayat boyu, > >>>zor zamanlarınızda sizi mutlu edebilecek, böyle sayısız kutularınız > >>>olur.Birini ben gönderiyorum size.İçini dostluğumla, sevgimle > >>>doldurdum.Onu iyi saklayın...> >>>> >>>Sevgiyle...> >>>> >>>

7 Ağustos 2008 Perşembe

YILDIZLAR VE MELEK


SİZ SEVGİLİ BLOGCULARA YILDIZLAR YOLLUYORUM
HEPİNİZİN DİLEKLERİ OLSUN DİYEEE:))))

5 Ağustos 2008 Salı

İKİNCİ BAHAR

Yıllarca hiç bıkmadan
Ne yamandık ne yaman
Çalışıp çabalarken
Ne çabuk geçmiş zaman
nakarat
Haydi haydi haydi ikinci bahar
Daha yaşanacak nice yıllar var
Haydi haydi haydi ikinci bahar
Senin mücadelen sonsuza kadar
nakarat
Şimdi bu güzel koyda
Beraber yaşıyoruz
Gelecek nesillere
Bir çığır açıyoruz
nakarat
Kötüye zararlıyız
İkinci baharlıyız
Emekli olsak bile
Topluma yararlıyız
nakarat
Bağımsızlık canımız
Cumhuriyet tanımız
Bu vatan bayrak için
Feda olsun kanımız
nakarat
AKİF UĞUR
Canım arkadaşımın marşı çok güzel teşekkürler ellerinize sağlık
biraz geç oldu ama yayınlamam buraya kısmetmiş

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Kristal taşlı kolyem


Ağ örgüsü kristal ve kum boncuklu kolyem
Nasıl güzel mi?:))

31 Temmuz 2008 Perşembe

ÇİKOMMMM


Evde eşim ve çoçuklar işteyken beni oyalayan tek varlığım çikom
Birde bana küsmese ilgilenmeyince dönüyo sırtını oturuyo onunla hep konuşmamı istiyo bende onu konuşturmak için neler öğretiyorum
Çok merak ediyorum ilk kelimesi ne olacak :)))

BİLEKLİĞİM


Evde canım sıkıldıkça yaptığım takılarımı ara sıra sizlere sergileyeceğim

28 Temmuz 2008 Pazartesi

BOŞ VER YAŞI BAŞI..:)))


Boş ver be yaşı başı! Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna Hem ona geçmezse kime geçer sözün ?.. Büyü büyü… Bak ellerin ayakların kocaman, Aklında maşallah yerinde, E ne diye tutarsın yüreğine uçmasın diye. Akıllı ol yüreğin gelir peşinden, Boş ver yaşı başı, Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü. Öl gitsin… Parayı pulu savurup, Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin, Savrul gitsin… Boş ver be yaşı başı, Kim tutar seni kim, Kendi yüreğinden başka kim?.. Aklını da al öyle git, İster bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, Seveceksen ve öleceksen uğruna… Yaşa be, yaşa da öyle git, gideceksen toprağa. Yaş 70’e gelse bile,hayat daha bitmemiş, Sen mi biteceksin? Çekeceksen bile bayrağı, Yaşadım ulan. dibine kadar diyemiyecekmisin? CAN YUCEL

24 Temmuz 2008 Perşembe

ESKİ GÜNLER...:)))

YAYINLAMIŞ OLDUĞUM YAZI BANA MSN'E YOLUYLA GELDİ
BENDE ÇOK BEYENDİM VE HEMEN ARAŞTIRIP BULDUM YAYINLAMAK İÇİN BİRAZ UZUN AMA BEN O GÜNLERİ YAŞADIĞIM İÇİN ÇOK MUTLU OLDUM BELKİ O GÜNLERİ BENİM GİBİ YAŞAYANLAR VARDIR?
BEN ÇOK MUTLUYDUM O ZAMANLAR ARTIK HER ŞEY ÇOK DEĞİŞTİ NERDE O ESKİ GÜNLER NEYSE OKURSANIZ MUTLU OLURUM
SelmA

30'LULAR VE 40'LILAR İÇİN

Şimdilerde şairin tabiri ile yolun yarısına gelmiş olan nesil,çocukluğunu ya da ilk ergenlik yıllarını 1982, yani Özal öncesi yaşamış kişiler. 30 ile 40 yaşları arasındaki Türk insanı üzerinde, yaşadıkları dönemin çok büyük etkisi olmuştur. Onca olumsuzluğa, onca yokluğa rağmen o yıllara karşı müthiş bir özlem taşır içinde. Özlem,çocukluk ya da gençliğe midir yoksa o yılların masumiyeti ve saflığına mıdır bilinmez. Yıl ya 78 ya da 79. Erkek kardeşim bir- iki yaşında, benilkokuldayım. Evimizin karşısındaki müstakil evde üniversiteli gençler yaşıyordu ve ev arada sırada silahlı kişiler tarafından basılıyordu. Biz,kaza kurşununa hedef olmamak için ailecek yerde yatıyorduk. Polis evlerde olur olmaz aramalar yapıyor diye, babam kütüphanemizdeki tüm sol içerikli yayınları divandaki iki yatağın arasına saklıyordu. Yolda yürürken bile birileri sizi durdurup kimlik soruyordu. Her hafta sonu, evimizin duvarına yazılan yazıları boyuyorduk. Okuduğum ilkokulun kantininde simit ve Çamlıca gazozu dışında bir şey yoktu, zaten o zamanlar çocuğa haftalık vermek diye bir şey de yoktu. Gene de bakkala gidişlerimde kalan para üstlerini haftalarca biriktirip, tüpte şokella alıyordum. Onca zaman para biriktirilerek alınan ve bitmesin diye gıdım gıdım yenen o tüpte şokellanın tadını hala hiçbir şeyde bulamıyorum. Ben şanslıydım, babam denizciydi. Seyir dönüşleri bana envai çeşit oyuncak getiriyordu Avrupa'dan. Ama o zamanın çocukları bile bir tuhaftı, ben mahalledekilerle paylaşmayınca o oyuncaktan da zevk almıyordum. Hala gazoz kapaklarını taşla düzeltip, bugünün TASO'larına benzeyen şeyler yapıyordum. Dokuztaş, misket, kukalı saklambaç, hele o "en de tura bir iki üç güzellik", unutulur gibi değildi. İnşaatlardan sökülen paslı çivilerle oynanan toprağa çivi saplamaca gibi tamamen yokluğun tetiklediği yaratıcılık örnekleri. Sokaklar bizim, dert yok, tasa yok, oyuncak yoktu, olsa da devir hesap devri alacak para yoktu ve eğlence yaratıcılığımıza kalmıştı. Yaz günleri, sabahtan akşama kadar sokaktaydık. "Sokağa Çıkmak"diye bir deyim vardı. Hayat o kadar güzeldi ki, ilk aşkıma dört yaşında vurulmuştum. Net hatırladığım bir sahne var: Adi Yalın. Babası ona iki tekerlekli bisiklet almış ve bana "Yarın seni de bindireceğim" diye söz vermişti. Bindim mi? Hatırlamıyorum, sonra taşındılar mahallemizden. İkinci aşkım, alt katımızda oturuyordu. Bir gün incir toplayacağız diye, Çengelköy sırtlarında kaybolmuştuk birlikte. Diyarbakırlı Kürt bir Karpuzcumuz vardı . Salı Cuma karpuz, kavun getirirdi kamyonla. "Kavun ye bal ye" diye bağırırdı. Hakikaten de o kavun bal gibiydi. Hele o zamanın çilekleri, bir reçel kaynadı mı, değil apartman mahalleyi sarardı o nefis çilek kokusu. Reçel yapılacak çilek neredeyse bir gün boyunca beş altı kez suyu değiştirilerek kovalarda bekletilirdi toprağı çıksın diye. Üstelik suya da rengi geçmezdi. Şimdi çilekler toprakta yetişiyor ama toprağa değmeden büyüyor. Belki de o yüzden ne tadı var ne de kokusu. Siyah beyaz ve tek kanallı televizyon, küçücük parmaklarımızın arasında kaybolana dek bıçakla yontulan kalemler -ki kalemtıraş kullanmak israftı, sınıflardaki çöp kovası onu kalem açma kuyruklarını unutan var mı? Plastik ilkel beslenme çantaları ve okula götürülmesi yasak olan muz. Hele iç içe gecen halkalardan oluşan ve her zaman akıtan o plastik bardaklar, kâbusumdu benim. Uçlu kalem geldiğinde memlekete, uzay mekiği gibi bakmıştık ve onun ucu da uzay mekiği fırlatma rampası gibi kavrardı kapkalın kalem uçlarını. Bunların her biri güzel birer anı, 30 lu yıllarını sürenler için.40 lı yıllarını sürenler için o dönem, terörle özdeş. Zira çoğu Üniversiteyi ya zar zor bitirdi, ya da ayrılmak zorunda kaldı. 50 üzeri için ise hatırlanmak bile istenmeyen günler. Çünkü onlar çocuk okutmak ve yaşam mücadelesi vermek zorundaydı, onca yokluğa,parasızlığa ve kardeş kavgasına rağmen. Sadece çocuklar o yılların tadını çıkardı, sadece çocuklar mutlu ve umarsızdı ve sadece çocuklarda hatırlanası güzellikler bıraktı. O dönemin çocukları, şimdi çocuk yetiştiriyor. Sahip olamadıkları oyuncaklarla dolu çocuklarının odaları. Yedikleri dayakların inadına seslerini bile yükseltmiyorlar çocuklarına. Dizlerinden, dirseklerinden yara kabuğu eksik olmayan o zamanın çocukları, çocuklarından kan alınırken fenalaşıyorlar.Ancak hava karardığında ve babası işten geldiğinde eve giren şimdinin ana babaları, çocuklarını kapı dışarı çıkaramıyorlar,zaman zaman haklı sebeplerle. Annelerinin bir bakışı ile mum kesilen, akşama babana söylerim tehditleri ile büyümüş o çocuklar,bugün kendi çocuklarının psikolojisini bozar diye HAYIR bile diyemiyorlar. O zamanın çocuklarının, şimdiki çocukları doyumsuz, çoğu bilgisayar başında patates cipsi yediği için şişman, hepsi zehir gibi akıllı ama onca imkâna rağmen okulu pek azı seviyor. Çelik çomağı, kukalı saklambacı ve hatta uçurtma uçurtmayı bilmiyor. Onların uçurtmaları marketlerde hazır yapılmış olarak satılıyor ve babayla bir Pazar günü saatlerce uğraşarak uçurtma yapmanın zevkini ve yeşil tepelerde uçurtma uçurmanın tadını bilmiyorlar. Okulun açılacağı haftanın öncesinde önceleri zevkle başlayan ama sonra işkence halini alan, defter kaplamanın ne demek olduğundan habersizler, defterlerin kaplanmaya ihtiyacı yok çünkü. Kâğıt onlar için buruşturulup atılabilecek bir şey, defterden kâğıt koparmanın nasıl olup da YASAK olabileceğini akılları almıyor. Hiç dut silkelemediler, bembeyaz çarşaflara ve hiç incir ağacının ince dalına basıp yuvarlanmadılar komşunun bahçesine. Mutlular mı? Umarım öyleler. Peki, çocukluklarını bizler gibi, özlemle anacaklar mı? Umarım ... Alıntı

23 Temmuz 2008 Çarşamba

22 Temmuz 2008 Salı

BİR DOSTA MEKTUP

BİR DOSTA MEKTUPBilemezsin ne kadar mutsuzum buralarda. Ve ne kadar yalnızım bu karanlıkta. Hep aynı karanlık uzaklara dalıyor gözlerim,Sonra isyanla titreyen dudakların geliyor aklıma. Ve o simsiyah, ıslak, acı çeken gözlerin... İşte o zaman senin için, senin acılarını yansıtan, Çığlıklar atıyorum önümde uzanan mavi karanlığa. Gecenin hüznü çökmüş yağmur bulutlarına. Bırak gökyüzü ağlasın senin yerine bir de ben, Sen acılara inat, Kurut gözlerinde biriken yaşları. İçini kavuran o acı intikam uğruna, Yalnız ama yalnız sende varolduğuna inandığım, O güzel değerleri yitirme ne olur. Canım benim, Bana haber yolla masal kuşlarıyla, Tutunup kanatlarına uçarak geleyim. Yine eskisi gibi koy başını omuzuma, Günler, geceler boyu öylece dertleşelim. Ta ki, bir şafak vakti yeniden doğmuşcasına, Tüm acılarından arınana dek, yanında kalayım. Birlikte kıralım zincirlerini tutsak yüreğinin, Ve "Artık Mutluyum" dediğinde, Ben de sessizce evime döneyim...
Alıntı

Nicedir Özlemişimmm


20 Temmuz 2008 Pazar

Orada olmak vardı..


Şimdi kendimi oradaymış hissediyorum.:))

18 Temmuz 2008 Cuma

17 Temmuz 2008 Perşembe

16 Temmuz 2008 Çarşamba

15 Temmuz 2008 Salı

Sensin


Gördüğüm en güzel rüya senin olduğun,Duyduğum en derin sevgi senin eserin, Gördüğüm en güzel dünya senin gözlerin,Ve kurduğum en güzel hayal sensin.

Heyecanlıyım


Kaybolurum


13 Temmuz 2008 Pazar

benden sizlere


BUGÜNLÜK SİZLERE BU GÜLLERLE MERHABA DİYORUM
TEKRAR GÖRÜŞMEK UMUDUYLA:))

afacanlar


onların yaşında olmak isterdim